Hani bavulunu toplayip, her seyi ardinda birakip da gitmek istedigin o uzak diyarlar var ya Ben seni oralara, orana götürmeye gelmisim... Masallarinin ülkesine, kaybettigin düslerine, kirilmis hayallerine geri götürmeye gelmisim Hep birini beklemissin, belki bir mucize. Biri de bana dokunsun, tüm ictenligiyle gülümsesin yüregime diye beklemekle gecmis ömrün. Dokunmak söyle dursun yaralamislar. Hep kosulsuz güvenmenmis, cok sevmenmis hak etmediklerini yasamana sebep olan. Degismek zorunda kalmissin. Böyle cikmamissin oysaki yola, biliyorum. Öylesine güzelmissin ki Hep vermissin, alamamissin. Kendini bile Ne cok yipratmislar icindeki o tertemiz insani. Dünyanin aslinda merkezi oldugunu, ne kadar özel oldugunu unuturmuslar. Ben seni senden alip önce, silkeleyip de üzerindeki tozlari, o güzelliklerini yine sana vermeye gelmisim. Icindeki örselenmis o cocugun yaralarini sarmaya gelmisim. Izin verir misin, yüregine dokunmama Benimle gelir misin, sonsuza
Ahhsk pembe ask romanlarindan degil asla. Psikolojiden felsefeye, edebiyattan fizige kadar cok farkli alanlarda insana ufuk acan, düsündüren bir roman. Saf, sevgiliye dokunulmadan da mesafelere ve zamana nasil dayanabilecegini gösteren, Fuzuliyi kiskandiracak bir ask. Divan edebiyati kadar derin ve düsündürücü, halk edebiyati kadar sade ve samimi, dünya klasikleri kadar da hos bir tat birakiyor insanda.