Tarih kaydeder, fakat destan güzellestirir denilir bir Sümer Atasözünde. Tarih ve destan iliskisinin en veciz ve carpici ifadesi.
Destansiz ulus olmuyor, olunamiyor...
Uluslar destana, destanlar kahramanlara muhtactir. Dün oldugu gibi bugün de...
Bugün elbette destansi olaylar ve destan kisilerini anlatacak cok arac var; film ,tiyatro,resim,heykel, müzik...
Bunlar var ama bunlarin bir kismi söze bagimli, bagimli olmayanlar da sözün gücüne erismekten uzak. Yani yine söz, yine edebiyat ve de siir...
Cazim Gürbüz, sözü destanlastirma yolunu secen ender sairlerden. Özenle secmis destan kahramanlarini, onlar hakkinda tüm kaynaklari taramis ve kitabinda göstermis bu kaynaklari. Carpici ve ilginc ayrintilar yakalamis bu kaynak taramada, bunlari yansitmakla kalmiyor, duygularla olgulari da kucaklastiriyor. Bizim klasik destan tarzimiz ölcü ve uyak üzredir. Nazim Hikmet ve Fazil Hüsnü Daglarca, bu anlayisi kiran önemli isimlerdir siirimizde. Cazim Gürbüz, bunlarin izinden gidiyor kendisi olmayi basarmis olarak.
Uyak ve ölcünün kulaga hitap eden ama anlami cogu kez ihmal eden kolayciligina siginmiyor. Vurgulu, akici bir anlatimla ve siirsel ritmi yakalayarak olusturmus ürünlerini.
Ve yalnizca hamasete dayali destanlardan degil Gürbüzün yazdiklari. Bilgileniyorsunuz öncelikle, tarih felsefesiyle donaniyorsunuz siirin enginligi ve ferahligiyla.
Bu kitaptaki 25 destandan dilinize düsen, belleginize cakili kalan cok dizeler, izler ve izlenimler olacak, cografyanin vatanlastigini göreceksiniz, tarih icini dökecektir size.