Rus ve dünya edebiyatinin basyapitlarindan Durgun Donda Mihail Solohov, devrim öncesi ve sonrasindaki Rus yasamini, özellikle de feodal degerlere ve cara bagliligini sürdüren Kazaklari betimlerken, anlatisini tarihsel belgeler üzerine kurar.
Ancak yazarina Nobel ödülünü getiren bu büyük yapit, kesinlikle bir belge-roman degildir. Solohov, tarihsel olaylari nesnel bir bicimde aktarirken cok canli portreler cizmis, yasadiklari topraklarin ve dönemin özelliklerini yansitan güclü karakterler gelistirerek, birey ve toplum iliskilerini yogun bir dikkatle irdelemistir.
Romanin sayfalari ilerledikce anlariz ki, karsi safta olanlara yapay olarak yaratilmis bir düsmanlik besleyen Kazaklar, aslinda degisen bir dünyanin icinde yasadiklarinin da ayrimindadirlar.
Bu büyük eser Türkceye, üc cevirmenimizin ortak ve yogun emeginin bir ürünü olarak kazandirildi. Mete Ergin ve Gani Yenerin birlikte yaptigi ceviriyi Hasan li Ediz Rusca asliyla karsilastirdi. Okurlar, Rus halk edebiyati ile Rus klasik edebiyatini kaynastiran Solohovun parlak edeb bicemini bu titiz ceviriden zevkle takip edecekler...
Eskiden Ataman Alayinda askerligini bitiren Kazaklari evlerine gönderirken donatirlarmis. Kazaklar sandiklarini, atlarini, esyalarini trene yüklermis. Tren yola cikar, tam Voroneje gelince, hattin Donu ilk gectigi yerde, makinist agirlastirirmis treni... Tren köprüye varir varmaz... Vay babam vay Görülecek sey Kazaklar hepten cilgina dönermis Don Don Durgun Don Babamiz, Donumuz Hurra Ve pencerelerden disariya, köprünün üstünden suya kasketler, eski gömlekler, pantolonlar, mintanlar, daha Allah bilir neler ucarmis Askerden dönüsleri serefine Dona hediyeler verirlermis. Bazen öyle olurmus ki, suya baktiginda, Ataman Alayinin mavi kasketlerini kugular ya da cicekler gibi yüzer görürmüssün... Cok eski bir görenekmis bu.