Cin, insanligin en eski medeniyet havzalarindan birini olusturdugu gibi Türk tarihinin gecmisinin anlasilmasinda da önemli bir yere sahiptir. Bu özelliklerine ragmen ülkemizde Cin hakkinda Türkce telif calismalarin yapilmasi bir yana, -son zamanlarda, yayimlanan bir takim ceviri kaynaklara ragmen-, ister siyasi, kültürel isterse de düsünsel tarihine dair olsun yeterli sayida kaynagin bulundugu bile söylenemez. Bu sahaya mütevazi bir katki olmayi hedefleyen elinizdeki eserde, Klasik Cin Düsünce Tarihi olarak adlandirilan dönem hakkinda genel bir cerceve cizilmeye calisilacaktir. Bu baglamda olmak üzere, önce Cin düsüncesinin ortaya ciktigi zaman dilimi olarak kabul edilen MÖ. VI.-III. yüzyil öncesi dönem kisaca ele alinacaktir. Daha sonra, Cinli düsünürlerin ve ana konulari mezkur zaman araliginda sabitlenmis ve on dokuzuncu yüzyila kadar da hemen hemen hic degismemis olan Cin düsüncesinin ortak özelliklerinden söz edilecektir. Bugün hala mevcudiyetini muhafaza eden Konfücyanizm ve Taoizmle birlikte MÖ. VI.-III. yüzyilda ortaya cikmalarina ragmen, varliklari sadece söz konusu tarihler arasiyla sinirli olan düsünce okullarindan bahsettikten sonra, Cin düsüncesinin kendisiyle özdeslestigi Konfücyanizm ve Taoculuk hakkinda nispeten ayrintili bilgi verilecektir. Budizm, Cinin üc esas inanc ve düsünce sisteminden birini olusturuyor olsa da, disaridan gelmis ve orijinal halini devam ettirdikce de Cinliler tarafindan kabul görmemis, ancak Cinlilestikten sonra bugünkü yayginligina ulastigi icin Budizm bir konu olarak ele alinmayacaktir.