Hakan Bicakcidan,
ürpertici, naif, neseli, hüzünlü ve
beynimizi yerinden cikarip tekrar takan bir roman.
Gercekci düsler ve düs gibi bulanik bir gerceklik algisi birbirine karisti. Kontrol, televizyon kumandalarindan, platonik askin dirilttigi tesadüfi umudun eline gecti. Yetiskinligin yillar süren karanliginda zamanin nasil gectigi anlasilamadi ve zihin aradaki bosluklara girebilmek icin direksiyonu gizemli bir yola, kirli ucuz bir otele, terk edilmis bir lunaparka kirdi.
Disarida isitmayan bir günes, islatmayan bir yagmur, üsütmeyen bir rüzgar vardi...