... kavramlarin ve mukayeselerin sarsildigi bir zaman icinde yasiyoruz. Dis dünya inanmak istemedigim kadar viranedir. Ben nicin siir yazdigimi aciklayamiyorum. Sanatla ilgilenen herkesin sebebinin -ya da en azindan sebeplerden birisinin- bu yok olus karsisinda bir tür aciga vurulmamis direnme ve yüzlesme istegi oldugunu düsünüyorum. Bunlar hayati cok seven ve ayni zamanda ölümü de anlayan insanlardir. Sanat calismasi bir tür ölümsüz kalma veya kendini geride birakma, ölümün anlamini yok etme ugrasidir. Kimi zaman düsünüyorum, ölüm de bir doga kanunudur, dogrudur, ama insan bu kanun karsisinda sadece asagilanma ve kücülme hissediyor...Furug, 1935-1967 yillari arasina sikisan otuz iki yillik ömründe, bir kadin sair olarak bu asagilanma duygusuna meydan okudu. Mektuplari, hatiralari ve söylesileri, sonsuz gün batiminda bu meydan okumanin izleriyle kuvvetli bir yasama arzusu ve ölümün varligini sanatla asma cabasiyla dolu. Üstelik dogdugu yasadigi topraklari hor görmeden Ne olursa olsun Tahranimizi seviyorum... O gevsetici günesi, o agir gün batimini, o toprak yollari ve o yoksul, mutsuz insanlari severim...