"Hayat, bir hatt-i müstakim üzere gitmez" demis eskiler. Inisli çikisli ve acili tatlili bir seyir izler. Yazi yazmanin sancisi, okura begendirememe takintisi ve dahasi. Hele ömürden günleri ve hatta yillari çalan yazma çabasi... Kuma yazilmis yazilar gibi ilk dalgada silinecegini bile bile yine de kuarslari çubukla çiziktirmeye devam etme...
Çocuklugum, pismanliklarim, ümitlerim, rüzgar önünde oradan oraya sürüklenip giden hayatimin günleri... Her insanin yasadigi digerinden farkli. O bakimdan bu hayati nasil yasayacagimin yazildigi takdirin hatiriyla ilk bölümü kaleme aldim. Kimse gücenmesin ben kendimi yazdim. Ancak ümidim odur ki okuyanlar kendi ömür hikâyelerine sahit olacaklar.
Içinden yaziyla güzüyle geçtigim zamanin da hakki vardi. Onun da hakkini ikinci kisimda ödemeye çalistim. Bunca yillik yazi tecrübesi sonrasi derk ediyorum kalemimden sanki mürekkep yerine kan akitarak misralari yaziyorum diyen sairi... Son bölümde etrafta neredeyse her gün görüp geçtigimiz, dilimizden düsürmedigimiz ve basip geçtigimiz seyler üzerine fikirler serdettim cüretkârlikla.
Evet, kisaca hayat, inanç, sanat, yazi ve zamana dair yazilmis denemeler var bu kitapta.
Iyi okumalar...
Dogan Yücel